28 Eylül 2011 Çarşamba
Irkına İhanet!
Bir Gün Yavuz Sultan Selim pazarın birini gezmeye karar verir ve saka kuşlarının... satıldığı bir tezgaha yönelir. Bütün sakalar 1 altındır fakat bir tanesi ayrı bir kafes içinde ve 50 altındır. Yavuz Sultan Selim sorar: -Bunlar 1 altın da bu neden 50 altın? Satıcı: -Hünkarım 50 altınlık olan ötüşüyle diğer saka kuşlarını kendine çeker ve yakalanmalarını sağlar. Yavuz Sultan Selim 100 altını çıkarıp adama verir ve ver o kuşu bana der. Herkes şaşkınlık içinde ne yapacak acaba koca padişah bir saka kuşunu diye düşünürken, Yavuz Sultan Selim kuşun kafasını tuttuğu gibi gövdesinden ayırı verir ve der ki:"KENDİ IRKINA İHANET EDENİN SONU BUDUR!!!"
Yalnızlığın İnfazı
Dün, bugün, yarın ve bütün zamanGönüller bir Leyla’nın hayaliyle şakırŞu cehennem azabı korkunç yalnızlığımınKalemini ellerinle gel sen kır Ve bir gece yarısı tam sıfır ikideGel, yalnızlığımın ipini sen çekİnfazın yapıldığı o andaAyaklarım tamamen yerden kesilecek 31.3.1993
Zihin operasyonu
Adamın biri New York Central Park’ta yürüyüş yaparken, aniden bir köpeğin küçük bir kıza saldırdığını görür. Koşar ve köpekle boğuşmaya başlar. Hayli uzun bir boğuşmadan sonra, üzeri yara bere içinde kalır ama köpeği öldürür. Bu arada küçük kızın da hayatını kurtarmıştır. Son anda bu sahneyi gören polis nefes nefese olay yerine gelir. Sarılıp, teşekkür ettikten sonra der ki:
- Sen bir kahramansın! Yarın bütün gazeteler seni yazacaklar. Ve göreceksin başlığı da şöyle olacak: “New York’lu cesur bir genç, küçük kızın hayatını kurtardı!”
-Ama ben New York’lu değilim ki!
-Fark etmez. Bu durumda o zaman gazeteler şunu yazacaklar: “Cesur Amerikalı, küçük kızın hayatını kurtardı!”
-Ama ben Amerikalı da değilim.
-Yine fark etmez. O zaman da gazeteler şöyle yazarlar: “İnsanlık ölmedi. Bir genç, küçük kızın hayatını kurtardı.”
-Pekiyi, sen nerelisin?
-Ben Irak’lıyım!
Polis, kızı hastaneye götürür. Adam ertesi gün gazeteleri aldığında şöyle bir başlıkla karşılaşır: “Radikal bir İslâmcı, masum Amerikan köpeğini öldürdü...”
ABD’li stratejist George Friedman şöyle diyor: “Türkiye 100 yıl sonra dünyanın en büyük 4 gücünden biri olacak. Çin ve Rusya gibi ülkeler gerileyip yerini Türkiye, Japonya, Meksika ve Polonya gibi yeni dünya güçlerine bırakacak.” * Afşin SELİM Yeniçağ
27 Eylül 2011 Salı
Türk Mührü Taşıyan Anadolu Gel!
Gel Türk, akıllara akıl ver bir kezHuzurunu bozan böcekleri ezÇekirge bir daha, bir daha sekmezGel, beklenen umut bana dolu gel!Gel, canım, cananım, Anadolu gel! Kırgız’ım Kazak’ım Çerkez, Uz benimÖzbek’im, Tatar’ım, Uygur, Türkmen’imTarihte her zaman adım TÜRK benimGel, kendi özünle cana dolu gel!Gel, kucaklaşalım Anadolu gel! Diyalogmuş hangi dinler arası?Kapanmaz ki asırlarca yarasıTek yürek olmanın şimdi sırasıGel, Orta Asya, Tuna dolu gel!Gel, kutsal vatanım Anadolu gel! Ben ki düşmanımdan aman dilememKundağımda akrep, yılan belememTürk oğluyum uşaklığa gelememGel, Ay-Yıldızınla şana dolu gel!Gel, Türk mührü taşıyan Anadolu gel! 20.11.1993
26 Eylül 2011 Pazartesi
Sizinde Haberiniz olsun...
2011-2012 Eğitim öğretim yılı başında Millî Eğitim Bakanlığı'nın ders kitapları ile birlikte okullara gönderdiği broşürlele ilgili CHP Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk, TBMM Başkanlığı'na Bakan Ömer Dinçer’in cevaplaması isteğiyle bir soru önergesi verdi.
Önergedeki sorular şunlardır:
“1-Tarafınızdan gönderilen broşürde Büyük Önder Atatürk’ün fotoğrafı neden boş çerçeve olarak görülmektedir?
2- Boş çerçeve fotoğrafla öğrencilerimize verilmek istenen mesaj nedir?
3-Başbakan’dan gelen broşürde yapılan AKP propagandasının eğitime katkısı nedir?
4- Başbakan bu işleri milletin ödediği vergilerle yapmadı mı?
5-İlköğretime ait bazı kitaplarda Atatürk fotoğrafı, Gençliğe Hitabe, İstiklâl Marşı’nın yer almamasının sebebi nedir?
6- MEB’nin görevlerini sıralayan ikinci maddedeki A fıkrasını kaldırdınız. Böylece eğitim ‘milli’ olmaktan çıkacaktır.
7-Bakanlığınızın başındaki ‘milli’ sözcüğünü kaldırmayı ne zaman gerçekleştireceksiniz?”
Ağah Oktay GÜNER Yeniçağ Gazetesi
Neden Susar Türkiye?
Neden ununu elemedenEleğini asar Türkiye!? Basiretsizler yüzünden sürekliYaş tahtaya basar Türkiye! Böğründen yara almış Mütemadiyen kan kusar Türkiye! Söz gümüşse sükût altındır deyipAğzına kilit vurur susar, susar Türkiye! Gargara yapar, sineye çekerNeden her kastı yutar Türkiye!? 01.10.1993
25 Eylül 2011 Pazar
Müstahak...( !)
Bir devlet halkına zulüm ederseElbette ki yıkılması hak derim…Rüşvet, torpil başın almış giderseO devlet her şeye müstahak derim… Adalet ağacı dal dal kurursaKendi kültürüne yama vurursaEtnik ırkçıları övüp durursaO devlet her şeye müstahak derim… Kesilmişse öz dilinin pençesiBir pula dönmüşse altın akçesiHayâsızlık kol gezerse TürkçesiO devlet her şeye müstahak derim… Bir yanda zenginler, bir yanda açlarOlur, olmaz yerde alınsa baçlarKum gibi kaynarsa çevrede Haç’larO devlet her şeye müstahak derim… Ayrık otu gibi köklü illetinUçan kuşa borcu varsa milletinTaşeronu olmuş ise zilletinO devlet her şeye müstahak derim… Hizmet farklı farklı yapılıyorsaRüşvet ve avanta kapılıyorsaHak varken batıla tapılıyorsaO devlet her şeye müstahak derim… Çare bulmak için sürekli kaşınSoğan, bulgur, ekmek, sofrada aşınHak ararken ipe giderse başınO devlet her şeye müstahak derim… O devlet benimse susar susarımVarım yoğum her şeyimi asarımBütün hainlere kinim kusarımHer şeye müstahak demem, diyemem… 21.12.1992
24 Eylül 2011 Cumartesi
Mustafa Kemal Atatürk’ün Cevabı
Anasının ve babasının soyluluğuyla övünen Teodor, İtalya yarım adasına inmek isteyen Türk Atilla’ya barış görüşmesinden önce sormuş; “Siz hangi soylu ailedensiniz?” Atilla da ona cevap vermiş. “Ben soylu bir milletin evladıyım.” İşte benim cevabımda budur. EFENDİLER! “Eğer bu millet, bu memleket parçalanacak olursa genel şerefsizliğin enkazı altında şunun bunun şahsi şerefi de parça parça olur. Biz o genel şerefi kurtarabilmek için harekete geçen millete ruhumuzla katıldık. Katılmamıza mani olabilecek şahsi rütbeleri, mevkileri de genel şerefi kurtarmaya yönelik bir gaye uğrunda feda ettik… Bunu anlamayıp da, milleti hala kendi kafalarının keyfine göre idare etmeye kalkışan kuvvetler artık birer beladır. Bela çekmeye bu milletin artık tahammülü kalmamıştır.”(24.10.1919 Ruşen Eşref’le röportajından) Felaket başa gelmeden evvel onu söyleyecek ve ona karşı savunulacak gerekleri düşünmek lazımdır. Geldikten sonra dövünmenin faydası yoktur. (1920)* Biz doğrudan doğruya milliyetperveriz ve Türk milliyetçisiyiz. (1920)* Benim hayatta yegâne onur kaynağım, servetim Türklükten başka bir şey değildir. (1923)* Bu memleket tarihte Türk’tü, bugün Türk’tür ve sonsuza kadar Türk olarak yaşayacaktır. (1923)* Türk budur, yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir. (1923)* Bu millet kılı kıpırdamadan dava uğruna ve benim uğruma, canını vermeye hazır olmasaydı ben hiçbir şey yapamazdım. (1926)* Milliyet davası siyasi bir mücadele konusu olmadan önce şuurlu bir ideal meselesidir. Şuurlu bir ideal pozitif bilimlere, bilimsel yöntemlere dayandırılmış bir hedef ve gaye demektir. (1926)* Türk Milleti’nin karakteri yüksektir, Türk Milleti çalışkandır, Türk Milleti zekidir. Milli benliğini bulamayan milletler başka milletlerin avıdır. (1935)* Benim Türk Milleti’ne, Türk Cumhuriyeti’ne, Türklüğün geleceğine ait görevlerim Bitmemiştir, siz onları tamamlayacaksınız. Siz de sizden sonrakilere benim sözümü tekrar ediniz. Bu sözler bir kişinin değil, Türk Milleti’nin duygusunun ifadesidir. Bunu her Türk bir parola gibi kendinden sonrakilere devamlı tekrar etmekle son nefesini verecektir. Her Türk ferdinin son nefesi, onun sonsuz olduğunu göstermelidir. Yüksek Türk senin için yüksekliğin sınırı yoktur. İşte parola budur. (1935)* * Nutuk’tan
Ben dün duydum...
Yahudi’nin birine tokat atan adam hakim karşısına çıkarılır:
-Neden vurdun?
-Bunlar İsa Peygamberi çarmıha germişler...
-İyi de bu kaç bin yıl önce olmuş..
-Valla ben dün duydum...
22 Eylül 2011 Perşembe
Yolsuzluk Profları…
Eğitmişiz bunca zaman Hep yolsuzluk proflarıDedirtirler aman amanHep yolsuzluk profları… Yolluları, yolsuzlarıKolluları, kolsuzlarıÇulluları, çulsuzlarıHep yolsuzluk profları… Yüreklerde sevgilereSöylenecek yergilereEl koydular vergilereHep yolsuzluk profları… Sinsi sinsi hep gülerlerYetimin hakkını yerlerUtanmadan safız derlerHep yolsuzluk profları… Evirdiler, çevirdilerNice çamlar devirdilerYüzümüze geğirdilerHep yolsuzluk profları… 22.2.1992
21 Eylül 2011 Çarşamba
Bahane Aramayın!
Hayatı “çaresizlikle” dolu bir adamın öyküsüdür. Lütfen dikkatle okuyun! 7 yaşındayken babasını kaybetti ve yetim kaldı. Yalnız ve içine kapanık biri olarak yaşamaya, oradan oraya sürüklenmeye başladı.8 yaşında okuldan alındı ve köyde yaşadı. Zamanını tarlalarda karga kovalayarak geçirdi.10 yaşında yüzü kanlar içinde kalacak şekilde, yeni okulundaki hocasından dayak yedi. Ailesi onu okuldan aldı. Sinirden ve korkudan üç gün evinden çıkamadı.17 yaşında hayalindeki okulun istediği bölümü için gerekli not ortalamasını tutturamadı.24 yaşında tutuklandı, günlerce sorguya çekildi ve 2 ay tek başına bir hücrede hapis yattı.25 yaşında sürgüne gönderildi.27 yaşında kendisinden bir yaş büyük meslektaşı kendisinin de üyesi bulunduğu derneğin çalışmaları ile kahraman ilan edilirken, kendisi hiç önemsenmiyordu. Doğduğu şehrin merkezinde rakibi törenlerle karşılanırken, o kalabalık arasında yalnız başına olanları seyrediyordu.30 yaşında amiri, onu kendisinden uzaklaştırmak için başka göreve atanmasını sağladı. Yeni görevinde fiilen işsiz bırakıldı. Aylarca boş kaldı.37 yaşında böbrek hastalığından Viyana’da 2 ay hasta ve yalnız halde yattı.37 yaşında komutan olarak atandığı ordu, dağıtıldı.38 yaşında Savunma Bakanı tarafından görevinden alındı.38 yaşında bir toplantıda giyebileceği bir tek sivil elbisesi bile yoktu ve başkasından bir redingot ödünç aldı. Ayrıca cebinde sadece 80 lirası vardı.38 yaşında kendisi için tutuklama kararı çıkarıldı.38 yaşında en yakın beş arkadaşından üçü, onun kongre temsil heyetine üye olmaması için oy kullandı.39 yaşında idam cezasına çarptırıldı.Sonra ne mi oldu?42 yaşında Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı oldu.Okuduğunuz öykü efsanevi lider Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK’e aittir. Şimdi düşünün, sizin başarılı olmanızı engelleyen ama Atatürk’ün karşısına çıkmamış bir engel var mı?Başarınızın önündeki engel ne? Paranız mı yok? Atatürk’ün de yoktu! Sağlığınız mı bozuk? Atatürk’ün de bozuktu! Çevrenizde sizi çekemeyenler mi var? Atatürk’ün de vardı! Bazı yakın arkadaşlarınız sizi arkadan mı vurdu? Atatürk’ü de vurdular! Aileniz çok zengin değil mi? Atatürk’ünki de değildi! Amirleriniz hakkınızı mı yiyor? Atatürk’ün hakkını da yemişlerdi! Sizden daha beceriksiz ama hırslı insanlar, sizden daha hızlı yükselip size amirlik mi yapıyor? Atatürk’ünde başına gelmişti! Geçmişte bazı denemelerinizde başarısız mı oldunuz? Atatürk’te olmuştu! Hakkınızda idam fermanı çıktığı için mi başarılı olamıyorsunuz? Atatürk’ünde başına gelmişti! Kaynak “Her şey seninle başlar” Mümin Sekman
Asalet Özden Gelir
Ham adamlar olur paraya aletElden değil, özden gelir asaletBeklenen, özlenen gerçek adaletKayboldu toplumda bir serap gibi... Bilinmez belânın yakamozlarıŞuursuz, afyonlu bütün kozlarıTakınır anlamsız sahte pozlarıİnsanlık perişan bir harap gibi... İblisin işini iblisçe alanEngerek zehrini Dünya’ya salanKan, kin ve irin sadece kalanDoğruluk kalplerde ıstırap gibi... İnsanlık uğruna düşün bir anlıkDoğruluk, dürüstlük altın gerdanlıkHarama, dörtnala koşan insanlıkŞeytana amade ve türap gibi... 17.09.1988
Eli kanlı terörist başı (KŞ), işlediği suçlar için neden yargılanmıyor?
Bütün bunları bilmeyen var mı? Allah sonumuzu hayır eylesin.(KŞ)
Vatan Gazetesinden Mustafa Mutlu “ Eli kanlı terörist başı(KŞ) işlediği yeni suçlar için neden yargılanmıyor?” diye soruyor ve şöyle devam ediyor.Cumhurbaşkanı’nı, Başbakan’ı, askeri, polisi tehdit etti...
Talimat verdi, Terör örgütü (KŞ) sempatizanları sokaklara dökülüp içindeki yolcularla birlikte otobüs yaktı...
Bir sinyal çaktı, dağdaki teröristler karakol bastı...
Bir göz kırptı, Meclis’teki adamları yüzlerce kampanya başlattı...
Parmağını şıklattı; Güneydoğu’da binlerce kişi askeri, polisi taş ve molotof yağmuruna tuttu...
Yani... İstediği zaman akan kanı durdurdu, istediği zaman da büyük felaketler yaşanmasına neden oldu!
Sadece yakalandığı tarihten bu yana iki bine yakın güvenlik görevlimizin şehit olmasına, altı bine yakınının yaralanmasına, binlerce irili ufaklı olaya yol açtı...
Üstelik tüm bunları devletin gözünün önünde yaptı...
Bu ülkenin tüm savcılarına soruyorum:
Nasıl oluyor da bu eli kanlı terör şefinin 10 yıldır sürekli olarak yeni suç işlemesine seyirci kalıyorsunuz?
Onun bu suçları işlemesine göz yumarak “yataklık yapan” savcılar, cezaevi yöneticileri, Adalet Bakanlığı yetkilileri hakkında hiçbir işlem yapılmayacak mı?
Eğer bu ülke, gerçekten bir hukuk devletiyse...
Eli kanlı terörist başı(KŞ), son 10 yılda işlediği tüm suçlarla ilgili olarak hâkim önüne çıkarılıp, yargılanır...Ne hukuku Mustafa Bey, hukuk sana, bana. Yürek ister yürek! 40.000’e yakın insanımızın ölümünden sorumlu olduğunu dünya kamuoyuna duyurduğumuz eli kanlı terörist başını yaşatacağımızı ABD’ye söz vermedik mi? Yaşatmak için kanun çıkarmadık mı? İdamı kaldırmadık mı? Suçsuz günahsız fakat fakir vatandaşlar Pazar yerlerindeki döküntülerle, çöplüklerden topladıklarıyla yaşamaya çalışırken eli kanlı katili en güzel şekilde beslemiyor muyuz. Galiba “Bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş, bir insanı yaşatan da bütün insanlığı yaşatmış sayılır” ayetinden etkilendiler. Acaba o yüzden mi eli kanlı katili öldüremiyorlar. Allah sonumuzu hayır eylesin. *(KŞ) ile belirttiğim yerler; terörist başının ve örgütünün reklamını yapmamak için adlarını yazmayıp tarafımdan eklenen yerlerdir. Mustafa Mutlu / Vatan
Vatan Gazetesinden Mustafa Mutlu “ Eli kanlı terörist başı(KŞ) işlediği yeni suçlar için neden yargılanmıyor?” diye soruyor ve şöyle devam ediyor.Cumhurbaşkanı’nı, Başbakan’ı, askeri, polisi tehdit etti...
Talimat verdi, Terör örgütü (KŞ) sempatizanları sokaklara dökülüp içindeki yolcularla birlikte otobüs yaktı...
Bir sinyal çaktı, dağdaki teröristler karakol bastı...
Bir göz kırptı, Meclis’teki adamları yüzlerce kampanya başlattı...
Parmağını şıklattı; Güneydoğu’da binlerce kişi askeri, polisi taş ve molotof yağmuruna tuttu...
Yani... İstediği zaman akan kanı durdurdu, istediği zaman da büyük felaketler yaşanmasına neden oldu!
Sadece yakalandığı tarihten bu yana iki bine yakın güvenlik görevlimizin şehit olmasına, altı bine yakınının yaralanmasına, binlerce irili ufaklı olaya yol açtı...
Üstelik tüm bunları devletin gözünün önünde yaptı...
Bu ülkenin tüm savcılarına soruyorum:
Nasıl oluyor da bu eli kanlı terör şefinin 10 yıldır sürekli olarak yeni suç işlemesine seyirci kalıyorsunuz?
Onun bu suçları işlemesine göz yumarak “yataklık yapan” savcılar, cezaevi yöneticileri, Adalet Bakanlığı yetkilileri hakkında hiçbir işlem yapılmayacak mı?
Eğer bu ülke, gerçekten bir hukuk devletiyse...
Eli kanlı terörist başı(KŞ), son 10 yılda işlediği tüm suçlarla ilgili olarak hâkim önüne çıkarılıp, yargılanır...Ne hukuku Mustafa Bey, hukuk sana, bana. Yürek ister yürek! 40.000’e yakın insanımızın ölümünden sorumlu olduğunu dünya kamuoyuna duyurduğumuz eli kanlı terörist başını yaşatacağımızı ABD’ye söz vermedik mi? Yaşatmak için kanun çıkarmadık mı? İdamı kaldırmadık mı? Suçsuz günahsız fakat fakir vatandaşlar Pazar yerlerindeki döküntülerle, çöplüklerden topladıklarıyla yaşamaya çalışırken eli kanlı katili en güzel şekilde beslemiyor muyuz. Galiba “Bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş, bir insanı yaşatan da bütün insanlığı yaşatmış sayılır” ayetinden etkilendiler. Acaba o yüzden mi eli kanlı katili öldüremiyorlar. Allah sonumuzu hayır eylesin. *(KŞ) ile belirttiğim yerler; terörist başının ve örgütünün reklamını yapmamak için adlarını yazmayıp tarafımdan eklenen yerlerdir. Mustafa Mutlu / Vatan
18 Eylül 2011 Pazar
Şahbaz’ın Sevdası Destana Benzer...
Yayla havasında bir güzel gördümSaçı Toroslar’da ormana benzerUtanmadım, adım adım göz sürdümHer hali, bir derde dermana benzer Nazları, şahlanan kırat gibidirSevdası mahşerde sırat gibidirBakışı canlara berat gibidir Gönül darmadağın harmana benzer Işığı güneşi kıskandırmaktaDuruşu deliyi uslandırmaktaŞuh sesi ölüyü canlandırmaktaSözleri sultandan fermana benzer Sandım saraylardan çıkıp ta gelmiş Bilmem, kaç yiğidin gönlünü çelmişGüzelliği bir dünyaya bedelmişTavrı, zarafeti sultana benzer Yusuf’u, Züleyha zindana atmışAslı’ysa Ferhat’ı dağa fırlatmışMecnun, Leyla için çöllerde yatmışŞahbaz’ın sevdası destana benzer 09.05.2009
15 Eylül 2011 Perşembe
Tanrı Canlıları Yaratmış
Tanrı eşeği yaratmış ve ona demiş ki:“Sen bir eşeksin. Sabahtan aksama kadar yorulmadan, yakınmadan çalışacaksın ve ağır yükleri sırtında taşıyacaksın. Ot yiyeceksin az akilli olacaksın ve 50 yıl yasayacaksın”.Eşek cevap vermiş:“50 sene böyle bir hayat için çok çok fazla, lütfen bana 20 yıldan fazla verme!” ve öyle oldu...Sonra tanrı köpeği yaratmış ve ona demiş ki:“Sen bir köpeksin. İnsanların mallarını koruyacaksın, onların en yakin dostu olacaksın. Geriye kalan artıkları yiyeceksin ve 25 yıl yasayacaksın.”Köpek cevap vermiş:“Tanrım, 25 yıl böyle yasamak çok fazla. Bana 10 yıl ver yeter” ve öyle oldu...Daha sonra Tanrı maymunu yaratmış ve demiş ki:“Sen bir maymunsun. Ağaçtan ağaca salınacak ve bir aptal gibi davranacaksın. İnsanları eğlendireceksin ve 20 yıl yasayacaksın”.Maymun cevap vermiş:“20 sene dünyanın palyaçosu olarak yasamak çok fazla. Bana 10 seneden fazla verme” demiş. Ve öyle olmuş...Daha sonra Tanrı yılanı yaratmış ve demiş ki:“Sen bir yılansın. Dünyada yüzüstü sürünerek 15 yıl yaşayacaksın.Yılan cevap vermiş:“15 yıl yüzüstü sürünerek yaşayamam. Bana 5 yıl yeter Tanrım” demiş.En sonunda Tanrı insanı yaratmış ve ona demiş ki:“Sen bir insansın. Dünyada yasayacak tek rasyonel düşünen canlı olacaksın. Diğer yaratılmışlara zekânı kullanarak hükmedeceksin. Dünyayı yöneteceksin ve 20 yıl yasayacaksın.”İnsan cevap vermiş:“Tanrım, insan olarak 20 yıl yetmez. Lütfen bana eşekten artan 30 yılı, köpekten artan 15 yılı ve maymun ile yılanın 10 yılını ver. ” demiş.“Tanrı bunu kabul etmiş ve insan 20 yıl yaşamış evlenmiş ve 30 yıl eşek gibi sabahtan akşama kadar çalışmış ve ağır yükler taşımış. Sonra çocukları olmuş ve 15 yıl köpek gibi evini korumuş, aileden arta kalanlarla beslenmiş. Sonra ilerleyen yaşında 10 yıl maymun gibi,Aptal gibi davrandı ve torunlarını eğlendirmiş. Son 10 yılını da yerinden kalkamaz duruma gelmiş ve yılan gibi sürünerek yaşamış. Bu güne kadar böyle gelmiş...”
Altın Sözler...
*Lamartine atalarımız hakkında şunları yazar:
“Vecd ile yaşayan duygulu bir millettir. İçgüdüleri asilânedir. Onların yurdu ‘Efendiler’ diyârıdır. Kahramanlar, şahsiyetler ülkesidir. Bence, insaniyete şeref veren böyle bir milletin düşmanı olmak, insanlığın düşmanı olmaktan farksızdır. Böyle bir lekeden Allah beni korusun.” *Hayyam demiş ki! Ben Haram ile Helali karıştırmam... Dost ile içilen 'RAKI' helaldir, 'Puşt' ile içilen su bile Haram. *“Meclis’te var 450 mezar taşı, tek başına ne halt etsin Osman Bölükbaşı..” * Dünyanın aklının %98’i Sultan 2. Abdülhamid’de, % 1’i bende, kalan %1’i diğer insanlardadır. Otto von Bismarc *Ağızdan çıkan söz kulağa, kalpten çıkan söz kalbe gider. Atasözü
“Vecd ile yaşayan duygulu bir millettir. İçgüdüleri asilânedir. Onların yurdu ‘Efendiler’ diyârıdır. Kahramanlar, şahsiyetler ülkesidir. Bence, insaniyete şeref veren böyle bir milletin düşmanı olmak, insanlığın düşmanı olmaktan farksızdır. Böyle bir lekeden Allah beni korusun.” *Hayyam demiş ki! Ben Haram ile Helali karıştırmam... Dost ile içilen 'RAKI' helaldir, 'Puşt' ile içilen su bile Haram. *“Meclis’te var 450 mezar taşı, tek başına ne halt etsin Osman Bölükbaşı..” * Dünyanın aklının %98’i Sultan 2. Abdülhamid’de, % 1’i bende, kalan %1’i diğer insanlardadır. Otto von Bismarc *Ağızdan çıkan söz kulağa, kalpten çıkan söz kalbe gider. Atasözü
13 Eylül 2011 Salı
Ahmaklar!
Amerikan ile İngiliz generali konuşuyorlarmış. Biri ‘bende bir er var çok ahmak!’ demiş. Diğeriyse hayır! Bende bir er var, o daha da ahmaktır!’ demiş. Tartışma çok büyümeden kimin askerinin daha ahmak olduğunu anlamak için yarışma gibi bir davranışa karar vermişler. İlk general askerini yanına çağırıp ‘Oğlum! Git bana bu 5 dolarla bir Mercedes al, gel!’ demiş. İkinci general de askerini çağırıp ‘Git bak oğlum, ben ordu evinde miyim?’ demiş. İki asker çarşıda karşılaşmışlar. İlki ‘Yahu benim general çok ahmak! Bu günün Pazar olduğunu bildiği halde beni araba aldırmaya gönderdi!’ demiş. İkincisi atılmış: ‘Benim generalim daha ahmak! Yanında telefonu dururken beni ordu evine gönderdi!’
Aslına Huuu… Nesline Huuu!...*
Vakti zamanında bir hükümdar, vezirlerine şöyle bir emir vermiş. —Tebaamdan bana Hızır Aleyhisselam’ı bulup getirecek bir kul var mıdır? Araştırılsın!.. O gün memleketin dört bir yanına tellâllar çıkartılmış. Ancak kimsenin bu işe cesaret ettiği yok! Fakat devletin elinin erişmediği uzaklarda bir yerde pek yoksul bir ihtiyar yaşarmış. Adamcağız uzun uzun düşündükten sonra “Eğer bazı şartlar öne sürer bu işe razı olursam ahir-i ömrümde birkaç zaman bolluk ve refah yüzü görürüm. Hükümdarın tebaası olarak bizi arayıp sorduğu mu var? Hem ola ki talih yaver gider,” deyip sarayın yolunu tutmuş. Hükümdar ihtiyara kırk gün süre tanıyıp her türlü isteğinin yerine getirilmesini ferman buyurmuş. İhtiyar o kırk günde ne kadar fakir fukara varsa doyurmuş, yardımda bulunmuş. Kırkıncı gün sarayın adamları kapıya dayanmışlar ve “Buyur efendi gidiyoruz!” demişler. Zavallı ihtiyar, sayılı günün çok çabuk geçtiğini bilerek emre rıza göstermiş. Yolda yanlarına bir fakir derviş takılmış. —Ben de sizinle geleyim ve sarayı bir kez olsun göreyim, demiş. İhtiyar ve sarayın adamları buna rıza gösterip huzura varmışlar. Hükümdar ihtiyara bakmış; ihtiyar hükümdara bakmış. Ortada ne Hızır var, ne mazeret. Adamcağız durumu anlatacakken hükümdar ateş püskürür vaziyette en büyük vezirine sormuş: —Efendi söyle bu densize ne ceza verelim? —Hünkârım, bu adamı kırk katırın kuyruğuna bağlayıp sürütelim. —Aslına huuu… Nesline huuu!... Diye bir ses duyulmuş ihtiyarın yanına takılıp gelen dervişten. Sultan sesinin çıkarmamış ve ortanca vezirine sormuş: —Söyle bre bu herife ne yapılım? —Bu herifi keşkek edip leşini köpeklere yedirelim. —Aslına huuu… Nesline huuu!... Demiş yine fakir derviş. Hükümdar ona sert sert bakmış. Sonra aynı suali küçük vezire sormuş. Küçük vezirin cevabı şöyle olmuş: —Yüce Sultanım. Bu zavallı ihtiyar zaten ömrünün sonuna yaklaşmış. Yoksulluk ve devletin ilgisizliği yüzünden bir yalana tevessül etmiş. Kaldı ki aldığı her kuruşu fakir fukaraya dağıtmış. Affetmek büyüklük alâmetidir. Büyüklüğünüzü gösterip bağışlayıveriniz. —Aslına huuu… Nesline huuu!... Demiş derviş yine Padişah öfkeyle sesin geldiği yana dönerek adeta kükremiş: —Bre sen kim olasın ve niçin hep aynı şeyi söyleyip durmaktasın? Padişah huzurunda edep böyle mi olur? Derviş hükümdarı saygıyla selamlamış ve söze başlamış. —Haşmetlû Hünkârım! Senin büyük vezirinin babası katırcı idi, onun için ihtiyarı katırlara sürütmek istedi. Ortanca vezirin babası keşkek dükkânı işletirdi. Etin artığını da köpeklere atardı.O da babasının yaptığını uygun gördü bu ihtiyara. Şu küçük vezirine gelince; O asil bir vezir ailesinden gelmektedir ve vicdanı bu ihtiyara devlet himayesiyle mücazat etmesini gerektiriyor. Babasından da öyle görmüştü zira. Hepsinin sözleri, asıllarını ve hangi nesilden olduklarını göstermektedir. Bende o sebepten “Aslına huuu… Nesline huuu!...” diyorum. Padişahın merakı artmış. Hayretler içinde, bu fakir dervişin bütün bunları nereden bildiğini merak ederek sormuş: —Peki, derviş sen kimsin?—Ya sen, bu gün kimi bekliyordun Hünkârım?Sonra da önce küçük veziri ardından da kendisini işaret ederek,-İşte vezir, işte Hızır!...Deyip ortadan kayboluvermiş. *Bu sözün manası “Aslını da Allah’a havale ettim, neslini de! Demektir. Böyle bir temenni iyiler için dua; kötüler için ise bedduadır olmaktadır.
* İskender Pala’nın “İki Dirhem Bir Çekirdek” adlı kitabından
12 Eylül 2011 Pazartesi
“Şehitler Ölmez!”
Kaydetmemiş tarih böyle kahraman Haine, kâfire vermez ki aman Şimşek olur, cihad olduğu zaman Şehitten başkası o anda gülmez Hak Teâlâ diyor; “ŞEHİTLER ÖLMEZ!” Bir yanlışı görse, iter eliyle Gücü yetmez ise, söyler diliyle Fitneyi, fesadı siler yeliyle Şehitten başkası o anda gülmez Hak Teâlâ diyor; “ŞEHİTLER ÖLMEZ!” Allah için, vatan için kan verir Bir canı var, olsa, bin bir can verir İnandığı değerlere şan verir Şehitten başkası o anda gülmez Hak Teâlâ diyor; “ŞEHİTLER ÖLMEZ!” Akıl, idrak ile gönül tarayan Mevla’yı özünde bulur arayan Hakça, şehitliktir Hakk’a yarayan Şehitten başkası o anda gülmez Hak Teâlâ diyor; “ŞEHİTLER ÖLMEZ!” Korku yoktur, yiğit kahramanlarda Toprağa dökülen asil kanlarda Cennete uçarken ulvi canlarda Şehitten başkası o anda gülmez Hak Teâlâ diyor; “ŞEHİTLER ÖLMEZ!” 30.10.2007
“Getirdikleri gibi götürürler”
Ülke genelindeki olumsuzluklar hepimizi sinirden, stresten kırıp geçirirken asıl sorumluların umursamaz davranışları insanı fazlasıyla incitmektedir. Bunca insanımızın öldürülmesine, güvenlik güçlerimizin şehit edilmesine daha ne kadar dayanabiliriz bilemiyorum. Fakat en kısa zamanda yetkililerin milleti bu sıkıntılardan kurtarmalarını sabırsızlıkla bekliyoruz.Bu konuda Osman Paşa şunları söylüyor: “Getirdikleri gibi götürürler” “Bir hükümet ki kendisinin birinci dereceden sorumlu olduğu toprakların dörtte birinde güvenlik hak getire. Kırsalında, kentinde, ormanlarında, dağlarında, sınırlarında, karakollarında, yollarında güvenliği tesis edemiyor; gün oluyor on genç insan öldürülüyor... Komşu sınırları süzekten farksız. Eşkıyanın yurtdışı, yurtiçi yerleri tek tek belliyken aval aval bakıyor. Tırnağı yok kendi başını kaşımaya, başka ülkelerin güvenlik işlerine burnunu sokuyor. Eee yapmasın da görelim. Genel mülk sahibi isteyecek de kâhya ve ırgat yapmayacak öyle mi? Yapmazsa başına geleceği biliyor. Getirdikleri gibi götürürler adamı”. Hak ve Eşitlik Partisi Genel Başkanı Osman Pamukoğlu, 09.09.2011 Gazeteler
11 Eylül 2011 Pazar
Mehmetçik!
Kanımız, canımız, gözümüz bizimBu vatan peteği, baldır Mehmetçik!Gökte dalgalanır özümüz bizimÜstünde Ay-Yıldız, aldır Mehmetçik! Mehmetçik tarihte altından yaprakVatandır kanıyla sulanan toprakYüce bir göreve tâbi olarakYalnız bir Allah’a(cc) kuldur Mehmetçik! Peygamber dilinden övgüyle gelenHaksızlığın çelik zırhını delenİnsanları Hak’tan emanet bilenVe şefkatle saran koldur Mehmetçik! Gerçek kahramanlık karakter ondaCesaret, merhamet doğuştan kandaDevlerin açtığı sunî tufandaDünyayı kurtaran saldır Mehmetçik! Şehitlik verilmiş arşın katındaBütün âlem Mehmetçiğin farkındaDünya denen ihtiyarın sırtındaYünden ve ipekten şaldır Mehmetçik! Karınca ezilse gönlü üzülenNurdan bir ışıktır kalbe süzülenZalimin zulmünden sinen, ezilenMazlumun tuttuğu daldır Mehmetçik! Çakallar yok olur duyunca sesiVatan, millet, bayrak tek sermayesiGaziliktir, şehitliktir gayesiCennette en güzel güldür Mehmetçik! Kanımız, canımız, gözümüz bizimBu vatan peteği baldır Mehmetçik!Gökte dalgalanır özümüz bizimÜstünde Ay-Yıldız, aldır Mehmetçik!20.01.1994
Cengiz Han (Temuçin)
Tarihte bir karıncanın koskoca Moğol İmparatoru Cengiz Han'a (Temuçin) müthiş bir ders verdiği bilinmektedir.
Temuçun'in ordusu, bir savaşta, güçlü bir düşman saldırısı karşısında dağılır, bozguna uğrar. O arada Temuçin da kaçarak terkedilmiş bir ahıra saklanır.
Orada umudunu yitirmiş, bitik bir halde gizlenirken, bir karıncanın mısır veya buğdağ tanesini dik bir duvarın diğer yanına taşımak üzere hamaratça çalışmasını ibretle seyreder.
Mısır veya buğday tanesi karıncadan büyüktür. Karınca taneyi duvarın üstünden aşırmaya çalışır. Bu çalışmayı tam altmış dokuz kere tekrarlar. Ve altmış dokuz kez geriye düşer. Temuçin karıncanın bu azmini bir bir sayar.
Başarma azminden hiç şaşmayan karınca, yetmişinci denemesinde başarır ve taneyi duvarın öteki tarafına aşırır.
Karıncadan dersini alan Temuçin, o an nara atarak ayağa kalkar. Ordusunu tekrar toparlar. Düşmanın üstüne gider, onları yener ve sonra Cengiz Han adını alır.
8 Eylül 2011 Perşembe
Rübailer
Yüce Dağlar Dumansız Olmaz
İnsan bu tasasız ve gamsız olmazYaşanan bir ömür amansız olmazGördük şahit olduk mütemadiyenYüce dağların başı dumansız olmaz10.08.1994
Adalet Kaf Dağında
Kanun, tüzük, yönergeAğızlarda lafta imişCiltlenmiş hep altın kaplıDizi, dizi rafta imiş Hayallere dalamadımHayattan tat alamadımÇok aradım bulamadımAdalet taaa.. Kaf da imiş06.09.1994
Hırsız!
Köyün birine hırsız dadanmış. Hırsız özellikle ayakkabılara meraklıymış. Cemaat camiye girip namaza durunca bulduğu ayakkabıları torbasına doldurup kayboluyormuş.
Sonunda köylü pusuya yatmış, hırsızı, torbası elinde kıskıvrak yakalamış. Köy heyeti toplanmış. Hırsıza ne ceza vereceklerini tartışmışlar. Birisi bir öneri getirmiş.
-En iyisi imam yapıp önümüze geçirmek. Böylece gözümüzün önünde olur, hırsızlık yapamaz...
Köylünün aklı bu işe yatmış, adamı imam yapmışlar...
Aradan yıllar geçmiş. Gurbete çıkan bir köylü dönüşte hırsız imamın neler yaptığını, hırsızlığın bitip bitmediğini sormuş. Demişler ki:
-Herif imamlığa devam ediyor, hırsızlık yapmıyor...
-Demek sorun çözümlendi?
-Yok canım... Birkaç adam tuttu. Hırsızlığı onlara yaptırıyor. Kendisi de “Hırsızlık günahtır, sakın çalmayın” diye vaaz veriyor...
7 Eylül 2011 Çarşamba
Altın Güzelliğini Soldurma
Her an sabırlı ol köpürme, taşmaBir anlık hevesle yanılıp şaşmaSen, sen ol, sakın ha haddini aşmaYaprağını, dalını yoldurma güzel!Altın güzelliğini soldurma güzel! Fitneyi kalbinden çıkar at sanaMutluluğu sevgi ile tat sanaGüzelliğe, sevgileri kat sanaYaprağını, dalını yoldurma güzel!Altın güzelliğini soldurma güzel! Çıkar şu gönlünden sahte ilahıDürüstlük her çağın altın silahıÇekemem diyorsan ah ile vah-ıYaprağını, dalını yoldurma güzel!Altın güzelliğini soldurma güzel! Edepsizlik kokmuş, sası değil mi?Kin, tüm gönüllerin pası değil mi?Ahlâk, güzelliğin hası değil mi?Yaprağını, dalını yoldurma güzel!Altın güzelliğini soldurma güzel! 28.02.2007
Ahmed Rüstem Bey
ABD’deyken Beyaz Saray ziyaretinde, yerde serili ay yıldızlı halıyı görünce sinirlenen Ahmet Rüstem Bey, “Bu yere serdiğiniz ve çiğnenmesini istediğiniz halı, benim ülkemin onurudur. Üzerinde dini inancımızın, hem de bayrağımızın ay yıldızı var. Onun yeri ayakların altı değil, ellerin erişemeyeceği yükseklerdedir. Bu halı buradan kaldırılmadıkça sarayınıza adım atmam mümkün olmayacaktır” demiştir. ATATÜRK'Ü DÜELLOYA ÇAĞIRIRBir gün yemek sırasında, yemeğin ortasında sigarasını erken yaktığı için Atatürk tarafından uyarılan Ahmed Rüstem Bey masadan kalkar. Arkasından Atatürk’ü düelloya çağırır. Araya dostların girmesiyle yatıştırılırlar. Ancak Ahmed Bey sadece masayı değil, TBMM ve Türkiye’yi terk eder.
5 Eylül 2011 Pazartesi
Eşek, Yine Eşek, Adam Olmadı!
En lüks mağazadan kıyafet aldımAdam olsun diye kurslara saldımBoş yere aldanıp hülyaya daldımEşek, yine eşek, adam olmadı Eşekçe davranır hırpalanırdıÜnlü kişilerden çoğu tanırdıTam ümitlendiğim anda anırdıEşek, yine eşek, adam olmadı Ahırdan çıkardım, saraya kattımYularını alıp kravat taktımTereyağı, süt ve bal ile baktımEşek, yine eşek, adam olmadı Modern cihazlarla eğittim onuDöktürdüm üstüne her tür losyonuNeye varacak ki sıpanın sonu Eşek, yine eşek, adam olmadı 12.03.1991
Yeni bir semerci gönder Allah’ım
Köyün birinde, sırtları kanlı yaralarla dolan eşekler, “İyi semer yapamıyor” diye sürekli semerciden şikayet ediyorlarmış.
Bakmışlar ki şikayetlerin karşılığı yok, son çare olarak bir meydanda toplanıp, “Yeni bir semerci gönder Allah’ım” diye dua etmeye başlamışlar.
Bir gün duaları kabul olmuş, köydeki semerci ölmüş, yerine yeni bir semerci gelmiş.
Eşekler, bayram etmişler. Ne var ki yeni semerci biraz acemi imiş, yaptığı semerler eşeklerin sırtında daha fazla yara açmaya başlamış.
Eşekler, yine meydanda toplanıp, ‘yeni bir semercinin’ gelmesi için dua etmişler.
Çok geçmeden mevcut semerci köyden ayrılmış, yerine başka bir semerci gelmiş.
Eşekler yine çok sevinmişler. Ama çok geçmeden yeni semercinin de ‘çok farklı’ olmadığını, semerlerin daha kalitesizleştiğini, yaralarının ise kötüleştiğini anlamışlar.
Eşekler, her seferinde yeni bir semerci göndermesi için Allah’a dua etmişler.
Bir semerci gitmiş, diğer semerci gelmiş.
Nihayet bir gün kafalarına dank eden eşekler, ‘semerciden kurtulmak’ yerine “Eşeklikten kurtulmak’ için dua etmeye başlamışlar. ***
Tecrübe sahibi atalarımız boşuna dememişler:
- “Sen eşşek olmaya niyet ettikten sonra sırtına semer vuran çoook olur.”
*21.06.2011 İsrafil K.KUMBASAR Yeniçağ
Bakmışlar ki şikayetlerin karşılığı yok, son çare olarak bir meydanda toplanıp, “Yeni bir semerci gönder Allah’ım” diye dua etmeye başlamışlar.
Bir gün duaları kabul olmuş, köydeki semerci ölmüş, yerine yeni bir semerci gelmiş.
Eşekler, bayram etmişler. Ne var ki yeni semerci biraz acemi imiş, yaptığı semerler eşeklerin sırtında daha fazla yara açmaya başlamış.
Eşekler, yine meydanda toplanıp, ‘yeni bir semercinin’ gelmesi için dua etmişler.
Çok geçmeden mevcut semerci köyden ayrılmış, yerine başka bir semerci gelmiş.
Eşekler yine çok sevinmişler. Ama çok geçmeden yeni semercinin de ‘çok farklı’ olmadığını, semerlerin daha kalitesizleştiğini, yaralarının ise kötüleştiğini anlamışlar.
Eşekler, her seferinde yeni bir semerci göndermesi için Allah’a dua etmişler.
Bir semerci gitmiş, diğer semerci gelmiş.
Nihayet bir gün kafalarına dank eden eşekler, ‘semerciden kurtulmak’ yerine “Eşeklikten kurtulmak’ için dua etmeye başlamışlar. ***
Tecrübe sahibi atalarımız boşuna dememişler:
- “Sen eşşek olmaya niyet ettikten sonra sırtına semer vuran çoook olur.”
*21.06.2011 İsrafil K.KUMBASAR Yeniçağ
Biz devletimizi uyanık zannederdik
Kadının birinin evi soyulmuş. Yalvara yakara konuyu padişaha kadar götürmüş. Padişah kadına sormuş:
- “Be kadın bu kadar derin bir uykuya nasıl daldınız da hırsızı duymadınız?”
- “Padişahım, biz devletimizi uyanık zannederdik de ondan bu kadar derin uykuya daldık. Merak etmeyin artık böyle uyumayız.”
- “Be kadın bu kadar derin bir uykuya nasıl daldınız da hırsızı duymadınız?”
- “Padişahım, biz devletimizi uyanık zannederdik de ondan bu kadar derin uykuya daldık. Merak etmeyin artık böyle uyumayız.”
4 Eylül 2011 Pazar
Babamdan Öğütler (1)
Hiçbir şeye karıştırmayın hileMaddeyi yoğurun hep mana ileEkmeğin, yoğurdun, insanın bileMayasını iyi çal dedi babam Çilesiz hiç hedeflere erilmezBiliyorsun, yaylar, oksuz gerilmezZararlı olana değer verilmezArıyı sevdiren bal dedi babam Bilgisiz olursan kalırsın atılSen de âlimlerle sohbete katılEn büyük servettir insanda akılHer an deryasına dal dedi babam Davranışlarına dikkat et yeterSorumsuzluk seni boşluğa iterŞan, şöhret, arkadaş, para, pul biterBunlar, başa gelen hal dedi babam Beyinsizler gelir bela ararsa!Dedim, başım dönse, ufkum kararsa!Kudurmuşlar ya çevremi sararsa!Köpeği susturan yal dedi babam 19.8.1994
Mustaf Kemal Atatürk'ün Sözleri
*"Biz doğrudan doğruya millet severiz ve Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanağı Türk topluluğudur."
*"Bilelim ki milli benliğini bilmeyen milletler başka milletlere yem olurlar."
*"Türkiye'de Bolşeviklik olmayacaktır. Çünkü Türk Hükümetinin ilk gayesi, halka hürriyet ve saadet vermek, askerlerimize olduğu kadar sivil halkımıza da iyi bakmaktır."
*"Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük isler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır."
3 Eylül 2011 Cumartesi
Gitti Bizim Ayakkabı!
İkindi vaktiydi andaAbdest aldım şadırvandaGiyecektim hem bayramdaGitti bizim ayakkabı! En emin yer dedim kandımBur da hırsız olmaz sandımŞaştım, duvara dayandımGitti bizim ayakkabı! Yeni almıştım on bineCamideydim ikindineÇarık koymuşlar yerineGitti bizim ayakkabı! Bu bendeki telaş neydi?Duyanlar başını eğdiÇoraplarım içindeydiGitti bizim ayakkabı! 14.10.1988
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)