15 Ağustos 2011 Pazartesi

Cem Özer: 'Kürtlere özerklik verilsin'

Cihangir’de görüntülenen Cem Özer, Güneydoğu’daki son saldırıları yorumlamış...

Cem Özer, “Buna artık çare bulunmalı. Savaşla olmayacak. Onca insan hayatını kaybediyor. Oradaki insanları da düşünmeli. Artık devletin barış yoluna gitmesi gerekiyor. Kürtlere özerklik verilsin” demiş. Babasının mirasını veriyor sanki!...

Tabi ya, Cem Özer gibileri bu işten anlar(!) Zira birileri "Türkler bir milyon Ermeniyi öldürdü" diyerek nobel ödülünü almıştı. Cem Özer acaba hangi ödülün peşinde.

Doğuda, Güneydoğuda, Çukurova'da Müslüman Türkleri öldüren, çiftliklere doldurup yakan Ermenilere laf söylemek kimin haddine! Onların ağa babaları söyle derse söylerler. Sus derse susarlar. Benim saf vatandaşımda bunları bir sanatçı(!)zanneder. Sayın Cumhurbaşkanının dostluk maçı dolayısıyla, dost olmak için, barış için Erivan'a gitmesine rağmen daha birkaç gün önce Ermeni Serj Sarkisyan gençlerle yaptığı toplantıda "biz görevimizi yaptık, Karabağı aldık, Siz de gelecekte Ağrı'yı alınız" şeklinde ifadelerde bulunmadı mı? Buna Türkiye Cumhuriyeti yetkilerinden gerekli cevap verildi mi? Bilemiyorum.

Buna benzer ifadelere Hun İmparatoru Oğuz Han da dediğimiz Mete Han'dan ders almalarını diliyorum. İnşaallah ders alırlar!

Mete Han'la savaşmak için sebep arayan Çin Hükümdarı; günün birinde bir elçi göndererek O'nun çok sevdiği atını istetti. Eski Türklerde devleti ilgilendiren böyle önemli konulara hakan kendi başına karar vermediği için Mete Han hemen Kurultay'ı topladı. Durumu görüşen Kurultay, atın düşmana verilmemesi görüşündeydi.Ancak, Mete Han konuyla ilgili olarak söz aldı ve şunları söyledi:

"- İstenilen bu at bana aittir. Kendime ait bir mal için milletimi savaşa sürükleyemem. Atım milletim için feda olsun!"

At, Çin'den gelen elçiye teslim edildi ve gönderildi.

Ancak, Mete Han!ın bu hareketi düşmanın cür'etini arttırmıştı: Yeni bir elçi göndererek Mete Han'ın hizmetinde bulunan ve O'nun çok önem verdiği kadınlarından birini istediler.

Durum Kurultay'da görüşüldü ve kadının gönderilmemesi şeklinde bir karar oluştu. Son olarak Mete Han söz aldı ve şunları söyledi:

"- Evet, bu kadın benim için çok değerlidir ama, milletim için feda etmekten çekinmeme doğru olmaz. Kendi menfaatim için savaşı göze almak milletin kaderiyle oynamaktır. Atım gibi onu da milletime feda ediyorum!"

Artık Çinliler iyice şımarmışlardı. Mutlaka bir savaş sebebi bulmak ve daha fazla güçlenmeden Hun Türklerini ortadan kaldırmak istiyorlardı. Elçilerini tekrar gönderdiler ve bu defa, iki ülke arasında bulunan bir toprak parçasını istediler.

Mete Han konuyu Kurultay'a getirdi. Durum görüşüldü ama bu defa farklı bir karar çıktı: Daha önce Mete Han'a mahçup olan Kurultay üyeleri, "verimsiz bir toprak parçasını düşmana vermekten ne çıkar" görüşünü benimsediler.

Bunun üzerine Mete Han ayağa kalktı ve şöyle haykırdı:

"- Ey gün görmüş ihtiyarlar! Şimdiye kadar düşman tarafından istenen şeyler nefsime aitti. Şimdi istedikleri toprak parçası ise milletimize aittir ve vatanımızın bir parçasıdır. Söyler misiniz, kimin malını kime veriyoruz? Artık savaş kaçınılmaz olmuştur. Herkes bunu böylece bilsin ve hazırlığını yapsın!"

Kurultay üyeleri Mete Han'a bir defa daha mahçup olmuşlardı. Hemen hazırlıklara girişildi. Mete Han, kısa zamanda toplanan ve savaşa hazır hale gelen ordusuna şöyle seslendi:

"- Vatanı için her an ölmeye hazır olan kahramanlarım! Artık düşmana verilecek bir şeyimiz kalmadı. Şimdi onlara oklarımızla, kargılarımızla ve kılıçlarımızla cevap vereceğiz. İl Beyleri, Boy Beyleri, askerlerim! Hedefiniz Çin ülkesidir; haydi, yürüyün!.."

Bu, Mete Han'ın kurduğu dünyanın ilk düzenli ordusunun ilk büyük seferiydi. Bu sefer, adına ve kumandanına yakışır bir şekilde zaferle sonuçlandı. Çok geçmeden Mete Han'ın daha önce Çin'e gönderdiği atı ve kadını da kurtarıldı.

Hiç yorum yok: